"yazmak bir yolculuktu benim için, hedefsiz bir yolculuk. yollar, sokaklar, duraklar ve insanlar. hepsi birer anahtardı, ama hangi kapıya uyduklarını bilmiyordum. dünya çağırmıyordu beni, onun için öğrendim onu çağırmayı. renkleri ve gölgeleriyle..ben de içindeyim, diyebilmek için, hepsini ışığa dönüştürebilmek için. "
Aslı Erdoğan- Mucizevi Mandorin
13 Kasım 2023 Tarihinde TSİ 12.27’de Akrep Burcunda 22° ’de Yeni bir Ay’a gireceğiz. Tüm sene boyunca bizlere şahitlik eden, hallerimizin yansımalarını hafızasında toplayan, kayıt altına alan, değişimlerimizi, dönüşümlerimizi, kararlarımızı, fiillerimizin sonuçlarını, ektiklerimizi biçtiklerimizi, gizlimizi, saklımızı, içimize gömdüğümüz, bir gün lazım olur diye içimize attığımız, hani korkup geri durduğumuz, hani cesur davranıp adım attığımız, çokça da ertelediğimiz, zamana bıraktığımız ezcümle ne varsa bizi iç ve dış donatmış olan, adına hayat denilen sahnede yaşadığımız, yaşattığımız, akrep yeni ay evresi ile bolca geçmişse dönük, kaotik biraz, biraz da yoğun özeleştirili bir dönemin içine gireceğiz. Belki keşkeler, belki pişmanlıklar, belki içe dönmeler, kapanmalar, belki günah çıkarmalar, ilk nerede koptuğumuzu, bugünden memnun değil, halimizden memnun değilsek masumiyeti ilk ne vakit kaybettiğimizi, ne vakit vazgeçtiğimizi tutkularımızdan ve niye, sebep olan neydi buna, değişik bir döngü içine girmiş gibi, iki geri bir ileri sarıp filmi, hep ortasında arafta, bolca bu konularda derinlerde yüzeceğimiz, bir parça Uranüs ve Mars zıtlığından, bir parça Akrep’in kararlı ve inatçı yapısından alıp payımıza düşence, en rahatsız olduğumuz oluşlardan, kendimizden bezdiren, utandıran, yoran, öz güvenimizi zedeleyen, derinlere gömülmüş kımıl kımıl içimizde zaman zaman gezip bizi sancılara gark eden şeylerden, zaaflarımızdan belki, belki korkularımızın yansıması olan mecburiyetlerimizden, bin kere tövbe edip binbir kere bozduğumuz kendimize zalim, merhametsiz taraflarımızdan, velhasıl araftan kaçışı, çıkışı deneyimleyeceğiz sanırım.
Dönüşüm akrep ise, değişim uranüs, boğa’daki uranüs geri giderken, boğa’nın değişimden korkan yapısını gevşetmiş, direncini kırmışken, mars akrep’te yeni ay ile kavuşumdayken, akrebin etrafı bir ateş çemberi ile sarılmış, uranüs’ün mavi elektrik dalgası bu ateşi daha da alevlendirmişken, rüyalarımızın sembolik dili, günlük yaşamda alelade gibi görünen açılan sohbetlerin taşıdığı mesajlar ve kendimizi seyredeceğimiz bir kitapta, bir şarkıda, bir filmde ya da birinin yaptığı davranışları gözlemleyerek, ateşe tutulan ayna gibi, kendimizi seyre duracağımız nice sebeplerle, görene elbet, çoğu için nasibince araftan çıkış başlayacak sanırım.
"Dün
gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana"
Her dönüşümün bir vakti, bir hikayesi vardır ve sancılıdır dönüşümler, öyle bayılıp ayılmak gibi değildir, demiri şekil alsın diye ateşte kızdırıp döverler, demir dönüşür bambaşka bir şeylere, herkesin dilindedir de zümrüdü anka olmak, yanıp yanıp külünden doğmak, kolay değildir öyle, her yanan anka’ya dönüşmez, ve her dönüşen de zümrüdü anka olmaz. İnsanın imtihan dünyasındaki yolculuğunda bitmez dönüşümler, her dönüşüm öyle iyi sonuçlanmayabilir, kötü de elbette.
Öfkelendiğimiz konular, bir başkasının cehennemi, bizlerin daha önce deneyimlediği cehennemi olabilir ya da başka açıdan, bizde de var olan bir şekilde uyuttuğumuz, dönüştürmeyi başardığımız, ateşini söndürdüğümüz cehennemimiz de olabilir. İnsan sahip oldukları ile, kendini tanımlayan onu varlık aleminde donatan ögeleri korumak adına dönüşür ya da bunlardan vazgeçip, tam anlamıyla teslim olup, çoğu şeyi deneyimleyip, nefsin ateşli katmanlarından birer birer yana yana geçip, geride bırakıp o sahte hazları, o keşmekeş, o debdebeli, ruhu olmayan sadece geçici bedensel tatminlere dayalı, salt cinsellik değil, elde etmek adına kendini paraladığı ve ölüm karşısında hiç birinin anlamı olmadığını anladığı anda da dönüşür.
Yeni ay evresi, yoğun ve tutkulu akrep enerjisi ile yeryüzündeki oluşlara şahitlik etmek adına doğarken, içimizin de en içinde, çıplak, tarafsız şekilde elimizde bir iğne ile akrebin sert katmanlarını kaza kaza iğnenin açtığı ufacık bir delikten içeri girip, kendimize misafir olacağız bu defa, korkularımızın nedenleri, kaybedeceklerimiz, kazanacaklarımız, paylaştıklarımız, özel ve gizli sırlarımız, mahrem alanımız, paranoyalarımızın kaynağı, öfkelendiğimiz şeyler, duygusal harabe haline getiren konular, dengesi bozulan, tadı tuzu kaçan kısaca, o iç huzura karşı duran, uykusuz bırakan, kabuslu düşlerle uyandıran, en mutlu olduğumuz anda bile bizi bir anda duygu değişikliğine sürükleyen, belirsizlikte bırakan, bizlerin belirsiz bıraktıkları ne varsa, kendimizi dönüştürmek için sebebi ne olursa olsun, içimizde dürtüp duran ama hareketsiz kaldığımız konularda bir ivme kazandıracak sanırım.
Kaldığımız iki dağın , iki denizin ortasından, madde ve mana aleminden, var oluş ve yok oluştan, hayat ve ölümden ne kadar şey varsa hem birbirine zıt hem birbirine sarmal halde dolanık olan, iki ucu da deneyimlediğimiz, kararsız kaldığımız, arafta bıraktığımız, iç barışı imzalamadan dışımızdaki dünyadaki barışı da sağlayamadığımız, yeterince vahşileşen, yeterince yoran günümüz dünyasında kendimiz için kararlar alacağız ve o araflarımızdan çıkış yapacağız sanırım.
“Sen
öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte bu yüzden, sırf
bu yüzden işte
Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun
için
Seni bu denli yıktıkları için
Yaşamımın gizini
vereceğim sana “
İnsanın olduğu her yerde, her şey mümkündür, bütün vahşetin mümkün olduğu gibi, bütün saadetler de mümkündür. Ne bir hata bir günah esir alabilsin insanı; tevbenin ateş denizinde yanıp yanıp söndürdüyse azgın nefsini, ne de bir kaybediş, bir mecburi vazgeçiş, bir olmamışlık, geç kalınmışlık hissi gibi artık bir faydası olmayan yitip gidenin acısı, şimdisine, gününe bugününe, an’ına pranga olsun. İnsanın olduğu her yerde, her şey mümkün iken, tüm mümkünlerin kıyısında, beşer halinden soyunup, insan-ı kamil, ahsen-i takvim haline yakışan mümkünler için olsun artık yolculuğumuz. Ne çok neşter, hançer izi var bilseniz, bedenimizde, ruhumuzda, günahla, hatayla, vazgeçişle, susuşlarla, boyun bükmelerle, kah kendimizden olan zulmümüzle, kah başkasından gördüğümüz zulümlerden aldığımız yaralarla, Balık Neptün mümkünlerin dünyasında, hayal aleminin denizinden, uzun zamandır ilk defa insan için merhamet pınarından damlaları yeryüzüne indirme görevindeyken, akrep burcunda seyreden ceres ile kurduğu açı, suyun şafkatli anaç tarafını çalıştırırken, bırakalım kendimize diretmeyi, yeni açılacak yaralara eminim kimsenin ne yeri kaldı ne mecali, ne de artık dayanacak tahammülü, kendimizi zulmü bırakıp, kendine yazık edenler defterinden adımızı sildirip, o gün bugündür, o dem bu demdir diye kimimizin kalbinde devranda ise bu sözler, yara açtıkları için af dileme, yaraları için affetme zamanı olsun. Susturup nefs denilen ikiz kardeşin sesini, halife olan insan sıfatıyla, yeryüzü de gökyüzü de benim emrime verilmiş unutmadan bunu, dünya arafından çıkalım.
“La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minezzalimin ” 21/87
VE DÜNYA, global küresel işler, organize işler, figüranlar, piyonlar, kuklalar, yönetenler, perdenin gerisindekiler, bir yanlışın binlerce yıldır izinden gidenler, borsa, kripto, ons, boğa sezonu, ayı sezonu, viop, swap, euroband, tahvil, ak para kara para, savaş, şiddet, vahşet, kan, göç, göç... Dua etmekten fazlası gelmez elimizden, elbette her firavunun bir Musa’sı vardır. Bu hep böyle olmuştur, bugün düşerse Gazza, bugün yıkılırsa Mescid-i Aksa, ateş büyüyüp büyüyüp kocaman bir top haline gelip sadece o bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyecek olaylara gebe. Kudüs hamile, rahmi Mekke, Beyni İstanbul şu dünyanın ve Kudüs hamile. Doğumu bekliyoruz bizler de...
Velhasıl-ı kelam: Sözün Özü, Akrep Yeni Ay evresi, akrep burcuna haiz konularda gündemimizi hem fiziki şartlar hem de iç dünyamız, düşünce boyutumuzla bir süre meşgul edecektir. Yıldız ilmiyle artık herkes az çok bir bilgiye sahip, 8.ev konularını burada uzun uzun yazmama gerek yok sanırım, o konularda hayatımızda gelişmeler olacaktır. Ortak mallar, başkasından aldığımız destekler, banka-kredi borçlar, sırlarımız, kendimize bile itiraftan korktuğumuz kaçtığımız, id benliğimize ait olan duygularımız, cinsellik, eşe bağlı gelirler, eşlerin birbirleriyle olan ortak paylaşımları, miras, ama en fazla Araf evet ARAF’ta kalan işlerimizde, kararlarımızda hızlandırılmış şekilde vücuda gelecek son noktaları deneyimleyeceğiz. Bin kere ölüp ölüp, yeniden dirilmektense, bir kere ölüp, bir kere dirilip artık o konularda yeniden yeniden ölüm deneyimlemenin yollarını kapatacağız çoğumuz. Hayırlısı olsun. Her şey Allah u Tealanın dilemesiyle, o dilerse dileriz, o bizde, bu kalpte bir samimi münacaat gördü ise zuhur ettirir. Gerisi hatta tüm bu yazdıklarım hikaye. İçimizdeki dünya ile sağlıklı iletişim kurmadan, olumlu dönüşmek pek mümkün değil, şayet nefs tünelinden sağlam çıkmayı başarırsak, çok güçlü şekilde çıkacağımız derin bir yolculuğa çıkacağız bu ara, istediğimiz güç her ne ise, maddi olsun manevi olsun, düşünce dünyasında kendisiyle sağlıklı iletişim kuranın, bütün saadetlerin mümkün olduğu o kıyıya ulaşacağı bir yeni dönem başlayacaktır. Biraz da kendimi akreplemece, iğnelemece, sokmaca: ) Yıldızlardan gelen etkiler nefse, yüz defa bin defa yazacağım bunu, çok defa deneyimleyen nefsi elinden gönlü elinden çokça çeken, bile bile lades diyen, yıldızları okuya okuya, ateşe pervane gibi dönen bu elif’ten öte, ben elinden çekenden. Araf’tan çıkış için bir kapı açmış gökyüzü, umarım dilenmiş olanlardan oluruz, umarım dileriz bunu, nefsimize ağır gelende hayr vardır. Kalbimize hafif gelende olduğu gibi. Nefsimizin ağırlığından karıştırdığımız sağı solu umarım, bir’de birleştiririz. Şimdi tüm mümkünlerin kıyısında, ateş denizini serin kılana hamd u sena ile,
Dün gece sen uyurken, yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana, kendimden ölüp ölüp doğurup, sahip çıktıklarım arasında yanıma kalanım, dedim gitme, benden önce gitme...
Sevgimle Kalın e’mi
Elif Hece Öztürk
13 Kasım 2023- ÖREN
"Lale Müldür- Destina"
"
""
Lal